İstanbul’da yenidoğan bebeklerin özel hastanelere sevkiyle haksız kazanç sağladıkları ve ihmalleriyle ölümlere yol açtıkları iddiasıyla yargılanan 47 sanığın davası, itirafların ve gergin anların yaşandığı beşinci gününde devam ediyor.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu’nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle konferans salonunda görülüyor. Duruşmaya, Fırat Sarı ve İlker Gönenin de aralarında bulunduğu 22 tutuklu sanık, 14 tutuksuz sanık ve taraf avukatları hazır bulundu. Bazı tutuksuz sanıklar ise, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Beşinci günde duruşma saat 10.15 itibariyle ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir’in savunması ile başladı.
ÇOK SAYIDA SİYASETÇİ DURUŞMAYA KATILDI
Öte yandan TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Osmaniye Milletvekili Yanık, Saadet Partisi Ankara Milletvekili Mesut Doğan, MHP Ordu Milletvekili Naci Şanlıtürk, DEM Parti Mardin Milletvekili Kamuran Tanhan, CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal, duruşma salonunda bulunurken, sanıklar ve mahkeme heyeti duruşma salonunda yer aldı.
‘İSTANBULDA 4 KUVÖZLÜ AMBULANS BULUNUYOR’
Duruşmada savunma yapan ambulans şoförü tutuklu sanık Gıyasettin Mert Özdemir, “Suçlamaları kabul etmiyorum, ancak hasta yönlendirerek para kazandığımı kabul ediyorum. Burada bir gerçeği açıklamak istiyorum. İstanbul’da yalnızca 4 kuvözlü ambulans bulunuyor. Bu ambulansların bir hastaya ulaşması en az 2 saat sürüyor. Bu nedenle, tıp merkezinden yoğun bakıma ihtiyaç duyan bir hastanın sevk edilmesi ortalama 5-6 saat alıyor. 112 ekipleri bu süreyi bu kadar uzun tutmamak için yakındaki hastanelerle anlaşma yapılıyordu. Hastaneler, 112 protokol numarasını arayarak, hastaları kendilerine naklettiriyordu. Hasta bir an önce hastaneye gitmeli, fakat mevcut kurallar bu süreci hızlandırmaya izin vermiyor. Bu yüzden sevk zinciri bizim gibi kişiler aracılığıyla kırılıyor ve hastane bulunuyor. Biz doktorlarla konuşarak özel hastanelerin ambulanslarını kullanıyoruz ve 112 Acil Çağrı Merkezi’nden protokol alıyoruz. Böylece 5-6 saat süren sevk süreci, 45 dakikada çözülebiliyor. Bu, hasta bakımından daha uygun bir çözüm mü? Mahkemenin takdirine bırakıyorum. Şunu da belirtmek isterim. Yoğun bakım ünitesi olmayan hastanelerde, 112’ye durumun bildirilmesi 30 dakika sürüyor. Kamu hastanelerinde ise uygun bir hastane bulunması çok daha uzun zaman alıyor. Bu nedenle, hastaneler bizimle iletişime geçiyor. Biz, 45 dakika içinde hastaya uygun bir hastane buluyoruz. İstanbul Avrupa Yakası’nda, bebekleri taşımak için yalnızca 4 adet kuvözlü ambulans var. Buna karşılık, özel hastanelerde yenidoğan ünitelerine sahip her hastanede kuvözlü ambulans bulunuyor” dedi.
‘HASTALAR GPS İLE TAKİP EDİLİYOR’
Özdemir, “Sevk algoritması ise yoğun bakımı olmayan bu hastaneler 112 nakil birimine mail olarak hasta bilgisiyle bildiriliyor ve bu işlem 30 dakika sürüyordu. 112 listesinde ceteleme kuralı var. Bu listede yoğun bakımı olmayan hastaneler hasta nakillerini kendi ayarlıyorlardı. Hasta nakillerinde çoğu kurallar pratikte ve teorikte uygulanmıyordu. Yaptığım iki sevk bildiriminde de sevk yönetimim sadece dört tane küvez ekibi vardı. Yani istanbul Avrupa yakasında bebekleri küvez ihtiyaçlarını karşılayacak dört ekip vardi. İstanbul dışı 112 nakil biriminde ise bu nakillerin hepsini 112 birimleri biliyordu. Yoğun bakımlarında yer bulunmadığında beni arıyorlardı. İddianame bin 400 sayfa olmasına rağmen hiçbir 112 çalışanının bilgi sahibi olarak ifadesi alinmamamıştır. Diğer il dışı 112 sağlık çalışanlarının da bu konuya ilişkin ifadeleri alınmalıdır. Kendi şahsımın 112 ambulans şoförü olduğumdan dolayı çok fazla algı operasyonu yapıldı. Bunu, savcı Yavuz Engin yapmıştır. Hiçbir küvez ihtiyacı olan bebeğin sevkini ben yapmadım. Ben acil çağrı bölümünde çalışmaktayım. Hastalar GPS ile takip ediliyordu. Benim hakkımdaki suçlamalar, hem 112’nin diğer çalışanlarını hem de beni zan altında bırakmaktadır” ifadelerini kullandı.
‘EŞİM ASGARİ ÜCRETLE ÇALIŞIYOR’
Örgüt suçlamalarına ilişkin savunma yapan sanık Özdemir, “Ben hasta yonlendirmesi yaptığım dönemde, sadece Fırat Sarı’nın danışmanlık yaptığı hastanelere değil, diğer başka hastanelere de hasta yönlendirmesi yapıyordum ama her yerde sanki ben sadece Fırat Sarı’nın hastanesine nakil yapıyormuşum gibi bir algı var. Bu suçlamalar artık komiktir. Eşimin hiçbir yerde SGK kaydı yoktur. Sadece medisense sağlık şirketinde kaydı vardır. Eşim, bu hastane içerisinde bulunan güzellik merkezine gelen hastalarla ilgileniyordu. Eşim asgari ücretle çalışıyordu. Eşimin çalıştığı Medisense’nin patronu Fırat Sarı’nın eşidir. Eşimin sigortalı olarak gösterilmesine ilişkin tek konuşacak kişi, ben ve Fırat Sarıdır. Çok büyük bir yanlış anlaşılmayla eşimin ismi zikrediliyor. Doktor Ahmet Kebir’in dosyada ismi yoktur. Bu iddianamenin ne kadar ilgisizce, ne kadar tutarsızca hazırlandığı bellidir. Bilerek veya isteyerek tutukluluk sürem uzatılmaktadır. Kendim sadece 112 de ambulans şoförü olarak değil, bir çok sağlık alanında çalıştım” dedi.
‘SAVCI TARAFINDAN 10 BEBEK ÖLÜMÜNDEN SORUMLU TUTULDUM’
Özdemir, “Her ne kadar 10 bebekle suclansam da adım sadece Kaya bebekle geçmektedir. Yine savcı Yavuz Engin tarafından art niyetli olarak 10 bebeğin ölümünden sorumlu tutuluyorum. Soruşturma Savcısı Yavuz Engin art niyetli davrandı” dedi. Mahkeme Başkanı, ‘Savcı neden art niyetli oluyor? Görevini yapmışsa bu art niyet mi? Görevini yapmak senin nazarında art niyet mi? Asıl savcı bu işin üzerine gitmezse art niyet olurdu’ dedi.
Özdemir “Savunmamı sadece Kaya Bebek üzerinden yapabilirim. Kaya bebek, bir bebek sevki değil gebe sevkidir. Gebe özel Esencan Hastanesi’ne geliyor. Annede bir risk durumu olduğu yoğun bakım ihtiyacı olabileceğinden dolayı 1122ye bildiriliyor. Gebe sevki ile ilgili armalar kamu hastanelerine yapılır. 28 haftalık gebe birinin sevkiiyle başlayan bir süreçti yani. 112 nakil birimine bu hastayı bildirdiler. Gebe sevki ile ilgili aramalar sadece kamu hastanelerine yapılıyordu ancak o hastanelerde yer olmadığı için 112 kuralı gereği hiçbir özel hastaneye sevki yapılmamıştır. Saatler sonra yer bulunamadığı için hastanın kendi imkanlarıyla özel hastaneye sevki sağlanmıştır. Ben, Esenler Güney Hastanesi Başhekimine söyleyerek sevkini sağladım. O kadar ağır suçlamalar var ki sanki üçüncü basamak hastayı sevk etmemişiz gibi savcı tarafından hedef gösterildik” dedi. Mahkeme Başkanı sanığa, “Hiç sevk yapmamış gibi konuşuyorsun ama konuşmalarda sevk yapacağın hastaları 112’ye bildirtmeyeceğini söylüyorsun, ne demek istiyorsun” diye sordu. Sanık ise, “Bildirmeyeceğimden kastım 112’ye bildirdiğimde zaman açısından değişiklik olmayacak, hastanın sevk süresinden bahsediyorum” diye cevap verdi. Mahkeme Başkanı, çapraz sorgusunda sanığın 112 ile arasında, ‘Suriyeli hasta istemiyorum, Türk hasta sevk etmemiz lazım’ konuşmasını sordu. Sanık, 112, özel hastanelerde Suriyeli hasta kabul etmediklerinde Türk hastayı bu hastaneye kabul etmiyor. Bu yüzden böyle dedim” şeklinde konuştu.
‘HASTA YÖNLENDİRMEDEN PARA ALDIM’
Ambulans şöförü Özdemir, “Hasta yönlendirme yaptığım için Medisense işletmeden Birinci ve Şafak hastanelerinden para aldım. Maddi kazanç elde ettim. Esenler Güney hastanesinde hiçbir maddi menfaat yoktur, ödeme almadım. Hastane yönetiminden kimse ile muhatap olmuyorum. Muhasebe ile muhattap oluyorum. Anlaşmayı ise hastane yöneticilerinden Ali Aksu ile anlaştım. Medisense şirketinde ise Fırat Sarı ile anlaştım. Net bir tutar diye bir şey yok, genel anlamda sevk ettirdiğimiz, yönlendirme yaptığımız hasta kadar tutar ödenirdi. Bağcılar Şafak Hastanesi’nde Mustafa Kazan ile görüşme yaptım. Görüşmeden Semiha Arslan’ın bilgisi yoktur. Bağcılar Medilife Hastanesi’ne hasta yönlendirme yaptım. Hasta yönlendirme de İlker Gönen ve Fırat sarı ile görüşüyordum daha çok İlker Gönen ile görüşüyordum. Hastaları çevrem olduğu için buluyordum. Tapelerde ‘112’ye bildirmeyeceğim böyle sevkleri bildirmiyorum’ demedim hastaları 112’ye bildirip bildirmeyeceği hastane yönetimine bağlı, burada ki söz konusu çeteleme listesidir. Sevklerin 112 ye bildirmeme yolu var. Orada kendimin bildirme ya da bildirmeme gibi bir söz konusu yoktur. Hastaneler boşaldığı zaman tarafım sürekli aranıyor hasta alabiliriz diyerek, bu yüzdendir aranmalarım. Serdar Yüksel ile aramda abi kardeş ilişkimiz vardır kendisi hasta yönlendirme yapmıştır bu hesap hareketleri onun ödemesidir. Yapılan hasta sevkleri il dışıdır. İl dışı hasta nakil birimde oluyor yer olmadığında Serdar Yüksek ile iletişime geçiliyor onun hastanesinde yer yoksa bana yönlendirme yapıyor. Hasta sevklerin hastane sayılarını biliyor soruyorduk” dedi.
‘TAPE KAYITLARI HASTA SEVKİ İLE İLGİLİ’
Sanık Özdemir, telefon görüşmesindeki ‘112’ye bebek bildirsek bebek alamayız ki’ konuşmasıyla ilgili, “Çeteleme usulüne göre yapıldı. Bildirip bulunamadığı hastalar İstanbul dışıdır. Bu yer bulunma süresinin 5-6 saate kadar uzandığını anlatmaya çalışıyorum. İstanbul 112 nakil birimi bebeklere yer bulamıyor demiyorum. Hastanelere bu yüzden bildirmiyorum dediğimi anlatmaya çalışıyorum. Tape kayıtları hemen hepsi hasta sevkleri ile ilgili. 67 bin 500 TL para almıştım hasta yönlendirme için. Fırat Sarı ile görüştüğüm zamanlar oldu. Fehmi ile görüşmemde herhangi bir maddi kazanç elde etmedim. Kazanç elde ettiğim hastaneleri size söyledim. ‘Bebek ne zaman geldi, kaçta entübe oldu, ‘onlara yapacak bir şey yok normal geliyor, çok ortalığız herkes nerede çalıştığımızı biliyor’ konuşmasında kendimin 112 hasta nakilde çalıştığım için bu işlerde adımın çok duyulmasını istemiyordum. Hastaların da nereden nasıl geldiğini dosyada usulsüzlük olmadığı belirtildi. Hastanelerin hepsi 3. basamaktır. Mehmet Gürel ile Fırat Sarı arasında ‘kaç tl veriyorsun mesajına cevap, ’20 bin tl veriyorum üstüne eşine sigorta yapıyorum’ konuşmasını ise kendisinin bir ricası olduğunu anlattım. Hastaneler ile ilgili teklifi kabul etmediğim ortadadır.
‘BEBEK ÇALMA DEĞİL, ALMA’
Özdemir, “Fırat Sarı ile ayrılma süreci mevcut hastane yoğunluğundan, hasta yönlendirme konusunda işi komple bırakmak istediğimden konunun Fırat Sarı ile olmadığı belli. Kendisiyle ayrılık sürecinde bir sürü dedikodu, tape kaydı olay çığırından çıkmıştır. 60 bin lira maaş, hasta başı bin lira gibi bir ödeme yapıldığı tape kayıtlarında bellidir. Kendisine 6 hasta sevki yaptığıma dair bir konuşmalar vardır. Mustafa Kazan ile ‘bebek çalacağız’ konuşmamda tek bir harfim bile ne kadar anlamı değiştirdiği bellidir çalacağız değil alacağız, bunu bile medyaya bebek çaldılar diyerek ismim zikredilmiştir. Güney Hastanesi2nde Doktor Ali beyin yerine çok fazla konuştuğuma dair tape kayıtları yoktur. Güney Hastanesi’nde bir anlaşma yapmadım. Onlarda hasta sevk ile bir anlaşma yapma mümkün değildir zaten çok küçüktür” dedi.
‘ÇOK BOŞ VAKTİNİZ VARMIŞ, 112 SİZİ FAZLA ÇALIŞTIRMALI’
Mahkeme Başkanın ‘Sen Doktor Ali diye tanıtıyorsun kendini doktorun haberi var mı?’ Sorusuna cevap veren sanık, “Var başkanım. 112 çok fazla aradığı için doktorlar muhatap olmak istemiyordu” Mahkeme Başkanı, ‘112’de çalışıp nasıl yapıyorsun tüm bunları. Ambulans şoförüsün; ama ayrıca TAG sürücüsüyüm diyorsun, telefonlara bakıyorsun. Çok boş vaktiniz var. Demek ki sizi daha fazla çalıştırmak lazım. Demek ki sizin de normal memur saatleriyle çalışmanız gerekiyor’ demesi üzerine sanık, “Ben çalışmayı seviyorum başkanım. İlaç satışı hakkında bir bilgim yok, 112’de işçi statüsünde çalışıyorum, Mart ayının sonunda işten atıldığım gösterildi. Nisan sonunda tutuklandım, disiplin soruşturmasında ifade verdim. Her hastanenin tüm birimlerinde işletme olduğunu biliyorum” dedi. (DHA)