Polisiye edebiyatımızın üretken isimlerinden Elçin Poyrazlar, Başkomiser Suat Zamir’in yeni macerası ‘Gölgenin Eli’nde kurgu ustası olduğunu da bir kez daha kanıtlıyor. Başkomiser Suat, bir sosyal medya fenomeni cinayetini araştırırken hem derin devletin inine giriyor hem de kuşkulu bir yangında kaybettiği anne-babasıyla ilgili gerçeklerin peşine düşüyor.
Tunca Arslan/KitapSanat
İstanbul Emniyet Teşkilatı’nın, Cinayet Büro’dan sürülme, Çocuk Şube’den transfer, İstihbarat Şube’nin çiçeği burnunda ve “At gibi güzel” kadın başkomiseri Suat Zamir, onu polis yapan dürtünün, yani merak ve kuşkunun tam dibine indiği yeni bir macerayla karşımızda. Polisiye edebiyatımızın üretken ve verimli isimlerinden Elçin Poyrazlar, ‘Gazetecinin Ölümü’, ‘Kara Muska’, ‘Mantolu Kadın’, ‘Ecel Çiçekleri’, ‘Kayıp Yüz’ün ardından son romanı ‘Gölgenin Eli’yle de İstanbul’un katman katman yüzünde dolaşıyor, kahramanını maceradan maceraya, çatışmadan çatışmaya koşturuyor.
İlk kez ‘Ecel Çiçekleri’yle (2021) tanıdığımız, “Kemiğe dişlerini geçirdikten sonra asla bırakmayan bir doberman” gibi olan Başkomiser Suat Zamir, aldığı yeni görevle tek kişilik bir operasyona atılıyor, bununla birlikte hem derin devletin inine girmiş oluyor, hem de kuşkulu bir yangında kaybettiği anne-babasıyla ilgili gerçeklerin peşine düşüyor. 3 Kasım 1996’da Türkiye’yi sarsan meşhur Susurluk kazasının ardından Emniyet’teki yeni yapılanmayla birlikte tarikatlar, mafya, çeteler ve siyasetçilerle iş tutan bir grubun, ‘bir çeşit gladyonun’ kirli yüzünü gözler önüne seren, son dönemlerde alışık olduğumuz, nereden geldiği belli olmayan paralarını havalara savuran ‘girişimci fenomenlere’ de yer veren bir roman ‘Gölgenin Eli’.
KENDİ GEÇMİŞİNİN PEŞİNDE
Olaylar, sosyal medya fenomeni Darin Dinamo’nun evinde vahşi biçimde öldürülmesiyle başlıyor ve aynı sıralarda Suat Zamir’in yeni görevlendirme gereği çapkın gazeteci Gökhan Konak’ı evinin içi dahil yakın takibe almasıyla dallanıp budaklanıyor.
Cinayet sayısı arttıkça ve Başkomiser Suat, yeni görevi kendisine ileten gizemli Emniyet koordinatörü Oğuz Anar’ın “Baban gibi hata yapma!” mesajının ardında nelerin yattığını merak ettikçe roman da bir çiçeğin açışı gibi genişliyor. Suat’ın “Anne ve babamın ölümüyle ilgili tuhaf bir şeyler var. Yerine oturmayan bir şeyler.
İşin tuhafı bunu öğrenmek, araştırmak daha önce aklımın ucundan bile geçmedi. Bundan kaçtım herhalde” duygusu ile bu tek kişilik operasyonda işler çığırından çıkınca yakın meslektaşları Selim, Timur ve Kaya’nın da yardımlarını alarak içine girdiği gergin ve tehlikeli süreç, İstanbul itfaiyesinin tozlu arşivinden kentin varoşlarındaki gecekondulara, lüks villalardan çöp bidonlarına dek uzanıyor.
ANLATIM VE KURGU USTALIĞI
Edebiyatımıza iki güçlü kadın karakter, gözü pek gazeteci Selin Uygar ‘Gazetecinin Ölümü’, ‘Kara Muska’) ve inatçı, başına buyruk, kaya gibi zsağlam Başkomiser Suat Zamir’i armağan eden Elçin Poyrazlar, kurgu ustası olduğunu da bir kez daha kanıtlıyor ‘Gölgenin Eli’nde. Üç kuşaktır polis ailesinden gelen Suat’ın dedesi Osman Zamir’in anılarını ayrı bölümler halinde aktaran ve babası Attila’yla ilgili bilinmeyenleri aydınlatan Poyrazlar, bir ailenin trajik hikâyesini özetlerken bir yandan da 1990’lardan başlayarak Türkiye’nin yakın geçmişine dair yakıcı gerçeklere, devlet eliyle işlenen cinayetlere dikkat çekiyor. Ana kahramanın nasıl bir fırtınanın içine doğru yolculuğa çıktığını bu kurgu anlayışı sayesinde başarıyla gösteren yazar, Milli Güvenlik Konseyi’nin Kırmızı Kitap’ına karşı ‘Gölge Kitap’ oluşturanların gölgede vuruşmalarını ve ‘gölgenin elinin’ nerelere uzandığını heyecan verici bir anlatımla aktarıyor 384 sayfalık son romanında.
“Bir trafik kazasıyla bütün düzen altüst oldu ama onun yerine yenisi kuruluyor. Kuranların yanında olmazsak onlar bizim hayatımızı kurar. Ayrıca temizlediğimiz şahıslar vatan haini. İran ve Suriye’den gelen uyuşturucu akışını yöneten ağalar. Terörü besleyen pezevenkler” düşüncesinin devleti nereye sürüklediği malum. Oğuz Anar’la sembollenen ve devletin karanlık tarafını oluşturan gizli güçlerin, günümüzün bir başka gerçeği ‘Suriyeli çocukları’ da kullanarak yarattığı ürkütücü tablo ve çok derinlere bir kanser gibi yerleşmesi, Chesterton klasiği ‘Bay Perşembe’yi çağrıştıran bir okuma keyfiyle betimleniyor ‘Gölgenin Eli’nde. Son bir not olarak, Elçin Poyrazlar da romanda değindiği için belirtmeden geçmeyeyim; Carol Reed’in 1949 yapımı filmi ‘Üçüncü Adam’ı ve filme kaynaklık eden Graham Green romanını bilen okurların ‘Gölgenin Eli’nde ayrı bir lezzet bulacaklarına eminim.