10.5 C
New York kenti
Perşembe, Mart 6, 2025

Buy now

Bir ömür hicran ya da Nedim Gürsel’in yazgısı

Usta yazar Nedim Gürsel’in yaklaşık 30 yıl boyunca Paris’ten annesine yazdığı mektupları bir araya getiren ‘Kavuşmak Hayal Oldu’, çiçeği burnunda bir Türk yazarının gelişimini gözler önüne seriyor. Gürsel’le kitabını konuştuk.

Sezgin Çevik/KitapSanat

Trk Edebiyatı’nın en velut kalemlerinden Nedim Gürsel. Romandan denemeye, seyahat yazı-
sından günceye, hemen her sahada kalem oynatan yazarın eserlerinin özünde kendi yaşamından kesitler vardır. Hayatının özeti: ‘Hicran Yarası’ Nedim Gürsel’in! Babadan, yurdundan, arkadaşlarından, Türkçeden ve anneden… Zorunlu başlayıp gönüllüye
dönmüş bir yazgı Nedim Gürsel’in sürgünü.
Uzun yıllar önce Paris’te tanıştığım Nedim Gürsel ile bu kez ikimizin de çok sevdiği ‘Küçük Paris’ diyebileceğim Beyoğlu’nda bir araya geldik, yeni kitabı ‘Kavuşmak Hayal Oldu – Anneme Mektuplar’ı konuştuk.

Madem kitabın alt başlığı ‘Anneme mektuplar’, öncelikle anneyi konuşalım Sizin anneniz kimdi?
Annemin üzerimde çok büyük etkisi oldu. Çünkü ben 11 yaşındayken babam Orhan Gürsel bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Annem Leyla Gürsel matematik öğretmeniydi. Galatasaray Lisesi’nde uzun yıllar matematik öğretmeni olarak çalıştı. Asıl tutkusu
edebiyattı, dilimize bir sürü çeviri kitap kazandırdı.
Miguel Ángel Asturias’ı çevirdi. Daha Nobel almadan Andre Gide’i çevirdi. Marguerite Duras’dan, modern Fransız edebiyatından çeviriler yaptı. Yani diyeceğim, böyle bir anneyle yol aldım. Çok genç yaşta dul kaldı, bir daha evlenmedi. Ağabeyim Seyfettin Gürsel ile
bana adadı kendini. 12 Mart’dan sonra siyasi nedenlerle Türkiye’den ayrılmak zorundaydım, genç yaşta zorunlu sürgüne gittim. 20 yaşındaydım. Ve çok uzun yıllardır da Paris’te yaşıyorum. Dolayısıyla annemin ölümüne kadar ona çok mektup yazdım. O da bana
cevaplar yazdı. Bu kitapta anneme yazdığım mektuplar yer alıyor. Bir de onunla olan ilişkimi çözümleyen, anlatmaya çalışan bir bölüm var.

Neler var mektuplarda?
Bir yazarın, Paris’te çiçeği burnunda bir Türk yazarının, yani Nedim Gürsel’in gelişimine tanıklık eden, yaklaşık 30 yıla yayılan mektup trafiği. Annem gözü gibi saklamış, nur içinde yatsın. Bu bakımdan da duygulandım. Kolay olmadı, onları tasnif etmek dizgiye
vermek. Yazarlığımın evrimi, Paris’te nasıl yaşadım, neler okudum, neler yazdım, kimlerle tanıştım, onlar var bu kitapta. Yani belgesel değeri olan bir kitap bence.


Annenizin size yazdığı mektuplar?..
Onları da ben sakladım. Paris’te karton kutuların içinde yayımlanacakları günü bekliyorlar. Onları da koysaydım çok uzayacaktı kitap, zaten 500 sayfayı geçti.

Dünya edebiyatında önemli mektup metinleri var. Sizin okuduklarınız, sevdikleriniz var mı?
Edebiyatta sadece mektuplarıyla yer etmiş büyük yazarlar var. İlk aklıma gelen Madam de Sevigne, Fransız edebiyatında kızına yazdığı mektuplarla bilinen, tanınan ve okullarda öğretilen bir yazar. Baudelaire’in mektupları da önemli. Beni en çok etkileyen
mektuplaşmalardan ikisini söyleyeyim, bir tanesi Van Gogh’un kardeşi Teo’ya yazdığı. Çünkü yapıtı ve hayatı hakkında çok şey öğreniyoruz bu mektuplardan. Bir
de Kafka’nın mektupları.

Burada, Türkiye’de kalsaydınız. Bu zamana kadar yazdıklarınızdan başka şeyler yazar mıydınız?
20 yaşında Paris’e gidip burada yerleşmek zorunda kalmasaydım başka bir Nedim Gürsel olurdu diye düşünüyorum.
Daha çok satar mıydı kitaplarınız?
Bilmiyorum. Ama daha çok tanınabilirdim. Orada çalışıyorum, orada yazıyorum, yazdıklarım farklı dillere de çevriliyor. Bazı ülkelerde daha çok satıyor kitaplarım Türkiye’de sattığından. Ama ben Türkçe yazıyorum. Yani Paris’te yaşayan bir Türk yazarı olarak görüyorum kendimi. Paris bana çok şey kattı ama anadilime de bağlı kaldım. İlk kitabım ‘Uzun Sürmüş
Bir Yaz’ ile TDK Ödülü’nü aldığımda 25 yaşındaydım. Onun getirdiği bir sorumluluk duygusu bu, dil bilincini hep taşıdım. Doğrudan Fransızca yazmamamın nedenlerinden biri de bu sorumluluk duygusu olmalı.
Fransız olarak hissetmedim kendimi hiçbir zaman ama biraz Parisli olarak hissediyorum şimdi.

SON GİRİLEN İÇERİKLER