Miguel Bonnefoy, ‘Mucit’te 19. yüzyılda güneş ısısını enerjiye dönüştüren bir makine icat etmek için uğraşan Augustin Mouchot’nun yükselişler ve sert düşüşlerle dolu büyüleyici hayatını anlatıyor. Dönemin Fransa’sının da esaslı portresini romanın heyecanı hiç düşmüyor.
C. HAKKI ZARİÇ
Adını çoğumuzun bilmediği Augustin Mouchot’nun büyüleyici öyküsü, Miguel Bonnefoy’un ‘Mucit’i. Sadece ‘güneşten ışık yontan’ bir mucitin hayatı mı? Sanayi Devrimi’nden Paris Komünü’ne, Eyfel Kulesi’nin yükselişinden zamanın son buluşlarının sergilendiği Paris Evrensel Sergisi’ne kadar 19. yüzyıl Fransa’sını esaslı portresini seriyor gözler önüne. 1825’te bir kilit ustasının oğlu olarak dünyaya gözlerini açan Augustin Mouchot’nun çocukluğu hasta ve bakıma muhtaç halde yatağa bağlı olarak geçiyor. Öldü ölecek diye bekliyor ailesi. Çakılı kalmanın yarattığı boşlukta hayal gücüne yaslanıyor küçük Augustin. Sonra toparlanıyor. Bir matematik öğretmeni olarak hayata atılıp kendini geçindirmeye çalışan Augustin Mouchot, bekar odalarından köy yollarına sürüklenip tutunmaya çalışıyor. Yeni atandığı Alençon’daki o lanetli eve taşınmasa belki de geleceği belirleyecek bir ışığa tutunması mümkün olmayacak. Güneş ısısı üzerine yazılmış kitaplarla o evde karşılaşıyor ve kafasında çakan kıvılcımla yola koyuluyor, bir hevesi büyütmenin telaşına düşüyor.
Heyecanı düşmeyen anlatı
Başından sonuna heyecanı ve hızı hiç düşmeyen bir roman ‘Mucit’. Miguel Bonnefoy duygu açısından zengin, ayrıntıda titiz, akıcılıkta merak dolu bir kurguya davet ediyor bizi. Büyülü bir gerçeklikle aktarıyor tarihin geçen yüzyılın sonlarında kalan bölümünü. Başat olarak bir 19. yüzyılda güneş enerjisinin öncüsü olan Augustin Mouchot’nun büyüleyici öyküsünü okuyor olabiliriz; ama yan hikayelerde o kadar güçlü, renkli, mizah dolu ‘tutunamayan’ karakterler giriyor ki akışa, onlara ve maceralarına hayran olmamak elde değil. Dönemin soylularının gündelik hayatını, gösterişli partileri, karikatürize nezaketlerini de muzipçe tasvir ediyor yazar. Kaybetmeler, kazanmalar ve yeniden kaybetmeler üzerine kurulu bir hayat yaşıyor Augustin Mouchot. Onu yere göğe sığdıramayan gazeteler, yeri geldiğinde hakkında asılsız iddiaları manşete taşımaktan geri durmuyor. Augustin Mouchot, yükselişler ve sert düşüşlerle tamamlıyor hayatını.
Teknik ayrıntılara boğmuyor
Yine İş Kültür’den çıkan ‘Miras’ adlı romanından tanıdığımız Miguel Bonnefoy, ‘Mucit’te bilim, tarih ve edebiyat okurları için unutulmuş bir mucidi yeniden canlandırıyor. Kararlılık, ısrar ve yeniliğin vazgeçilmezliğini anımsatıyor bize yazar. Aynı zamanda Faransa’daki toplumsal dönüşümün canlı ve dokunaklı hikayesini sunuyor. Roman bir bilim insanını anlatıyor olsa da teknik ayrıntılarda sürüklenmiyor. Bir kronoloji boyu devam eden roman, yazarın ustalığı ve dili kullanmadaki kıvraklığıyla baştan sona insan hikâyesine çağırıyor okuru. Bir idealin peşinde gitmenin bütün adımlarını atıyor Augustin Mouchot, ne olursa olsun güneş ısısını enerjiye dönüştürmek, bunu başaran bir makine icat etmek için uğraşıyor. Kömürün her alanda ve vazgeçilmez olduğu bir dönemde, mucizenin peşine düşüp enerjiyi ‘bedevaya’ mal etmenin iç acılarını yaşıyor mucit. Yükselip arşa değdiğinde yalnızlaşıp kaybetse de, elindekini hokkabazlara vermek zorunda kalsa da hayatın bir yerinde olmaya ve zıvanadan çıkan düzene karşı kendisi olarak ısrar etmeye çabalayan bir adamın mucizesini okuyoruz.