0.2 C
New York kenti
Pazartesi, Şubat 10, 2025

Buy now

Ve asker (anne) yuvasına döner

Claire Kilroy’un dünyada hayli ilgi gören ve Türkçedeki ilk kitabı ‘Asker ile Denizci’, bir anne (asker) tarafından oğlunun (denizci) gelecekteki hali için bir tanıklık, itiraf, ders ya da ikaz olarak yazılmış yıkıcı, acımasız, sert, ilham verici, dürüst ve aydınlatıcı bir kitap.

Hülya Avtan- KitapSanat

Bir kadın, oğluna dünyaya geldiği ilk yıllardan bahseder. Oğlunun şu an artık hatırlamadığı zamanlardan. Bebekliği, yürümeye başlaması ve kadınınsa adeta her gün savaşmaya gittiği günler… ‘Asker ile Denizci’, bir tanıklık, itiraf, ders ya da ikaz olarak bir anne tarafından oğlunun gelecekteki hali için yazılmış yıkıcı, acımasız, sert, ilham verici, dürüst ve aydınlatıcı bir kitap. Belki de bu yanıyla ebeveynliğin ilk günlerini kelimelere dökülebilecek en yakın haliyle temsil ediyor. Claire Kilroy’un 11 yıllık sessizliğini bozduğu kitap, aynı zamanda yazarın Türkçedeki ilk kitabı.

Kilroy, kitaba dair beklemediği övgüler ve ödül adaylıkları sayesinde dikkat çekici bir dönüş yaptı. Bu uzun aranın sebebi ise gerçek hayatta da anne olmasıydı. Son 11 yılına baktığında sadece oğlunu

gördüğünü söyleyen yazar, kitabının bu denli ilgiyle karşılanmasına dair şaşkınlığını, “Saçı başı dağılmış, kusmuk içinde ve çığlık atan bir çocukla uğraşan bir kadını görmezden gelmek çok kolay. Bu yüzden kitabımın ciddiye alınması ve sıcak bir şekilde karşılanması, sadece bir yazar olarak değil, bir insan olarak benim için çok gurur verici” sözleriyle dile getiriyor. En az kitap kadar çarpıcı bir ifade.

Adını bir çocuk tekerlemesinden alan ‘Asker ile Denizci’ daha ilk sayfasından çetin ceviz olduğunu belli ediyor. “Eh Denizci. İşte yine birlikteyiz, ikimiz, birbirimizin kollarında… Paylaştığımız şeyin geçici olduğunu henüz anlamıyorsun. Ama ben anlıyorum.” Roman kısa olsa da tek oturuşta okumaya nefesinizin yetmeyeceği kadar sert. Bir annenin (Asker), oğluna (Denizci) hitaben yazdığı bu uzun monolog, neredeyse zamanın dışında varlık buluyor. Hiçbir bağlam yok. Gerçek hayattan koparılmış, uyku yoksunluğu içinde, tutarsız bir paralel evrene bırakılmış hissetmesinin anlatımı. Bir şey başarmanın muazzam olduğu gibi başarılan her şeyin hem önemsiz hem de sıradan olduğu bir dünyada geçiyor.

Nihayet başarmış bir asker

“Eşit olduğumu sandığım zaman boyunca eşit değilmişim, çünkü bütün o süre boyunca annelik denen bu derin yarığa doğru yol almaktaymışım.” Asker de denizci kadar savunmasız ve ondan daha yalnız.

Ancak bu açık şekilde tek kişilik bir mücadele. Her gün yenilgi hissiyle son bulan ve tekrar eden. “Koca” yani “Baba” beklenmedik kriz anları dışında pek de varlık göstermiyor.‘Yemekte ne yedi?’ sorusu, unutulan ilaçlar, asla kontrol edilmeyen yara bantları vs. Askerin tüm bu hezeyanlı anlardaki tek başınalığı öfke ve yas duygularının çeperini genişletirken, okuru hem onun en büyük duygudaşı hem de tek destekçisine dönüşüyor.

Kilroy’un yazımındaki derin ve içgüdüsel yan; annelik sevgisinin destansı büyüklüğünü olduğu kadar, günleri atlatıyor olmanın monotonluğunu ve kaçıp gitme arzusunu da yakalıyor. Daha önce defalarca belgelenmiş bir durumu böyle aktarabilmesi, onun çabasız özgünlüğünün de bir işareti. Yazar anneliğin ilk zamanlarında yaşadığı depresyon ve patlamayı anlattığı F for Phone (2015) makalesini şöyle bitirmişti:

“Onun eski halim tarafından büyütülmesini istiyorum, yerine geçen o perişan deli kadın tarafından değil. Annesinin bir yazar olmasını istiyorum. Bu ilk adım. Bunlar ilk sözlerim. Lawrence, geri döndüm.” O zamandan ayak sesleri duyulan bu kitap, adeta kan revan içinde ama kendisi için başarmış bir askerin yuvaya döndüğünün ispatı.

SON GİRİLEN İÇERİKLER